Ülkemizde kadın cinayetleri, yıllardır süregelen bir sorun olarak toplumsal huzuru tehdit ediyor. Her gün, yaşamına son verilen bir kadın, sistemin bu konuda ne denli yetersiz kaldığını gözler önüne seriyor. İşte bu çerçevede, Sena’nın hikayesi, sadece bir bireyin deneyimi değil, aynı zamanda toplumun genelinde yaşanan bir travmanın yansıması. "Kadın cinayeti olarak anılmak istemiyorum" diyerek haykıran Sena, bu yazıyla hem kendisini ifade ediyor hem de diğer kadınlara ilham verme çabasına girişiyor.
Sena, gün geçtikçe daha da artan kadın cinayetlerine karşı bir duruş sergilemekte kararlı. Onun ifadesiyle: "Ben, sadece bir istatistik olmaktan, bir sayı olmaktan korkuyorum." Bu korku, onu özgüvenle yüzleşmeye ve cesur bir şekilde sesini yükseltmeye itiyor. Üzerinde taşıdığı gölgelerin nedenine bakıldığında; toplumun kadınlara biçtiği roller, medyanın cinsiyetçi dili ve siyasi iktidarın tutumları gibi birçok faktör öne çıkıyor. Sena ve onun gibi birçok kadın, bu durumu değiştirebilmek için savaş vermek zorunda olduklarını düşünüyor.
Toplumda kadınların sesinin nasıl bastırıldığını, yaşamlarının ne denli sorgulandığını ve değerlerinin ne derece küçümsendiğini ifade eden Sena, sadece kendisi için değil, tüm kadınlar için bir çağrıda bulunuyor. "Artık yeter! Bizler yalnızca bir kurban olmadığımızı göstermek zorundayız. Güçlü, bağımsız ve hayat dolu bireyleriz" dedi. Bu şekilde toplumun dikkatini üzerine çekerek, kadın cinayetleri konusundaki farkındalığı artırmayı hedefliyor.
Sena'nın bu cesur duruşu, birçok kadını da harekete geçirmiş durumda. Kadın cinayetlerinin önlenmesi konusunda yapılan çalışmalar ve kampanyalar, toplumun her kesiminden destek bulmaya başlıyor. Kadınların maruz kaldığı şiddeti ve ayrımcılığı görünür kılmak adına çeşitli projeler, sosyal medya kampanyaları ve etkinlikler düzenleniyor. Bu tür etkinliklerin temel amacı, bu konudaki toplumsal duyarlılığı artırmak ve hayatını kaybeden kadınların anısını yaşatmak.
Son yıllarda, Türkiye’de kadın cinayetleri oranları alarm verici bir şekilde artış göstermiş durumda. 2021 yılında 300’den fazla kadın cinayeti gerçekleştiği, ancak bu sayının yalnızca kaydedilen vakalara dayandığı düşünülünce, gerçek sayının çok daha fazla olabileceği öngörülüyor. İşte tam da bu noktada, Sena’nın "Artık yeter!" çığlığı, toplumda yankı bulmaya başlıyor.
Medya ve sosyal medyada, kadın cinayetlerine karşı farkındalık yaratmak adına birçok kampanya başlatılıyor. Sena, bu kampanyalarla dayanışmayı arttırarak, bir bütün olarak mücadele etmeyi savunuyor. "Birlikte güçlüyüz, birlikte hareket etmeliyiz!" diyerek, diğer kadınları da bu mücadeleye katılmaya davet ediyor. Kadınların hayatını kaybettiği, toplumda cinsiyet eşitsizliği ve adaletsizliğin olduğu bir ortamda, yalnızca sesini yükseltmekle kalmıyor, aynı zamanda hayatlarına dokunmayı da hedefliyor.
Sena ve onun gibi birçok kadın, bir değişim rüzgarı yaratmak için çalışmalara devam ediyor. "Bu mücadele, sadece benim hikayem değil, her kadının hikayesi!" diyerek, kadın cinayetlerini durdurma amaçlı çabaların oldukça önemli olduğunu vurguluyor. Eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarının yanı sıra, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin sona erdirilmesi için hukuksal düzenlemelerin gerekli olduğunu belirtiyor.
Son olarak, Sena, toplumsal bir sorunun önüne geçmek için atılması gereken adımlara dikkat çekiyor. “Bizler, sadece anılarda kalmak istemiyoruz. Bize hak ettiğimiz saygının gösterilmesini istiyoruz,” diyor. Bu güçlü hedefler doğrultusunda, toplumda ses çıkaran bir kadın hareketinin başlaması, tüm kadınlar için umut verici bir başlangıç olabilir. Kısacası, Sena'nın yardım çığlığı, sadece bireysel bir çağrı değil, aynı zamanda birlikte hareket etmenin ve dayanışmanın önemini vurgulayan kolektif bir sesi temsil ediyor.
Bu süreçte, kadın cinayetlerinin azaltılması ve kadınların toplum içinde daha güçlü bir şekilde var olmaları için hepimizin destek vermesi gerekiyor. Sena ve diğer kadın savaşçıların sesi, bir gün duyulacak ve bu ülkede kadın cinayetleri tarih olacak. Onların cesaretine duyulan saygı ve empati, toplumsal dönüşüm için elzemdir. Bu yüzden Sena'nın çığlığı ve mücadelesi, hepimizin duyacağı bir melodide birleşmelidir.