Büyükelçi Barrack, Orta Doğu’daki son gelişmelere dair önemli açıklamalarda bulundu. Birçok uluslararası meseleyi etkileyen karmaşık ilişkiler ağının bulunduğu bu bölgede, Şam yönetimi ve PKK/YPG arasındaki sorunların sürdüğünü ifade etti. Bu durum, hem yerel halkı hem de bölgedeki güvenlik dinamiklerini derinden etkileyen bir konu olarak öne çıkmakta. Uzun bir süre boyunca devam eden bu anlaşmazlık, bir yandan Suriye’nin iç siyasi dengelerini sarsarken, diğer yandan Türkiye gibi komşu ülkelerin güvenlik kaygılarını da artırıyor.
PKK, Türkiye'de terör örgütü olarak kabul edilen bir yapı olarak bilinirken, YPG ise Suriye'deki uzantısıdır. PKK/YPG’nin Suriye’nin kuzeyinde, özellikle de Rojava bölgesinde oluşturduğu yapılanma, Şam yönetimi için büyük bir tehdit olarak algılanıyor. Esad yönetiminin, iç savaşın patlak vermesi sonrası tabanda zayıflayan otoritesini yeniden tesis etmek istemesi, YPG'nin bölgede kurduğu özerk yönetim ile ciddi bir çatışma alanı yaratmıştır. Bu nedenle, iki taraf arasındaki gerginlik, hızlı bir çözüm bulamayan bir sorun haline gelmiştir. Barrack, bu bağlamda, Suriye'yi istikrara kavuşturmanın yolunun siyasi diyalogdan geçtiğini ancak mevcut durumun karmaşık yapısının bunu zorlaştırdığını dile getirdi.
Büyükelçi Barrack’ın açıklamaları, yalnızca Suriye içinde değil, bölge çapında da yankı buldu. PKK/YPG'nin tutumunun, Türkiye'nin yanı sıra İran ve diğer Arap ülkeleri ile olan ilişkilerini de etkilediği belirtiliyor. Türkiye, YPG'yi PKK’nın bir uzantısı olarak görmekte ve ulusal güvenliği için tehdit oluşturduğu konusunda ısrarcıdır. Bu nedenle, Türkiye’nin özellikle sınır güvenliği ile ilgili kaygıları devam etmektedir. Barrack, bu bağlamda Türkiye’nin güvenlik kaygılarına da dikkat çekerek, uluslararası toplumun bu meseleyi ciddiyetle ele alması gerektiğini vurguladı.
Ayrıca, ABD ve diğer Batılı ülkelerin PKK/YPG'ye sağladığı destek, Şam ve Ankara arasında süregelen gerilimi artıran bir diğer faktördür. Bu konuda, Barrack, uluslararası işbirliği ve çözüm arayışlarının önemine değinerek, tarafların bir araya gelip kalıcı bir çözüm bulmalarının aciliyetine dikkat çekti. Saha şartlarının ve dış dinamiklerin, krizin çözümüne dair beklentileri etkilediği ve bu nedenle ciddi bir müzakere sürecine ihtiyaç olduğuna inandığını söyledi.
Son olarak, Barrack, bölgedeki taraflar arasında kurulacak yapıcı bir diyalog ile kalıcı bir barış ortamının sağlanabileceğine olan inancını vurguladı. Ancak, mevcut durum ve geçmişteki çatışmaların derin izleri, bu sürecin ne kadar karmaşık olabileceğini gözler önüne seriyor. Bugün, her ne kadar çözüm arayışları sürse de, taraflar arasındaki güvensizlik ve geçmişte yaşanan travmalar, barış umudunu zorlaştırmaktadır.