Gerçek yaşamda yaşanan trajik olaylar, insanları derinden etkileyen hikayelere dönüşebiliyor. Son dönemde yaşanan bir cinayet haberi, sadece kurbanın ailesi değil, tüm toplumu sarsacak cinsten. Anne ve kızı, aile içindeki bir çatışmanın sonucu olarak eşi tarafından katledildi. Bu olay, toplumda kadın cinayetleri ve aile içi şiddetin önlenmesi üzerine tartışmaları bir kez daha gündeme taşıdı. Yine de bu elim olayın ardından geriye kalan, kurbanın son sözleri oldu. "Sonum iyi olmayacak" şeklindeki uyarısıyla, süreçte aslında ne denli çaresiz kaldığını gösterdi.
Olay, küçük bir şehirde, herkesin tanıdığı bir ailenin kapısında meydana geldi. Anne, sosyal çevresinde sevgi dolu, yardımsever ve neşeli bir kişi olarak biliniyordu. Ancak evde yaşanan gerçekler çok farklıydı. Uzun süredir eşiyle sıkıntılı bir ilişki sürdüren kadın, yakın arkadaşlarına, yaşadığı sorunları aktardı. Ancak bu sorunların altında yatan gerçek, sıradan bir aile içi kavgasını aşan korkutucu bir tabloyla birleşti. "Sonum iyi olmayacak" diyerek çevresine ve yakınlarına son bir uyarıda bulunmuştu. Durumun ciddiyetinin farkında olan kadın, ne yazık ki bu uyarılarının farkına varılmasını istemeye başladı.
Bu tür olaylar, sadece ülkemizde değil, dünya genelinde benzer trajedilere yol açıyor. Kadınların yaşadığı psikolojik ve fiziksel şiddet, toplumda yaşanan güç dengelerini etkileyen önemli bir problem haline geldi. Bu olayda da görülen durum, aile içindeki iletişimsizlik ve çaresizlik duygusu. Kadınlar, bazen içinde bulundukları koşullardan ötürü hayatlarını tehlikeye atarak çıkmaz bir yolun içine girebiliyor. Olayın ardından, komşuları ve aile dostları, kadının yaşadığı korkuları ve dikkat çekici uyarılarını hatırlıyorlar. “İyi niyetle düşündüğünde, bunun ne kadar tehlikeli bir hal aldığını fark etmiyordu,” diyor bir arkadaşı. Yine de umutsuzluk içinde çırpınan kadın, çoğu zaman desteğe ihtiyaç duydu ama çevresindekilere bunu anlatmakta zorlandı.
Kadının hayatına son veren eşinin, olay öncesi onun durumuna kayıtsız kalması ve daha fazla zarar vermek üzerindeki niyeti, şiddetin artık bir kural haline geldiğini gösteriyor. Toplum olarak, bu tür vakaların farkındalığını artırmak ve benzer durumları önlemek için atılması gereken adımlar acilen gözden geçirilmeli. Bu olay, kadın cinayetleri ve aile içi şiddetle mücadelede toplumun ne denli duyarsız hale geldiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Gerek bireyler olarak, gerekse aile olarak, herkesin üzerine düşen görevleri yerine getirmesi ve bu konudaki farkındalığı artırması gerekiyor.
Toplumun bu tür olaylara kayıtsız kalmaması, yalnızca maktul olan kadının hatırasına değil, tüm kadınların geleceğine sahip çıkmak demektir. "Sonum iyi olmayacak" ifadesi, sadece bu trajik olayın kurbanı olan kadın için değil, aynı zamanda hayatı başka bir sonla biten pek çok kadın için de geçerli bir uyarı haline gelmeli. Onların hikayelerinin son bulmaması, toplumsal bir bilinç ile mümkün olabilecektir. Bireyler olarak yaratacağımız değişim rüzgarı, gelecekte benzer olayların yaşanmasını önleyebilir.
Bununla birlikte, toplumun her kesiminde var olan bu önemli mesele üzerinde durulması ve çözüm önerilerinin artırılması artık bir zorunluluk. Kadınların güvenli bir yaşam sürmeleri için mevcut mekanizmaların güçlendirilmesi, eğitim çalışmalarının yapılması ve tüm bireylerin dikkatli ve duyarlı bir şekilde hareket etmesi gerekmekte. Yaşanan bu trajedinin, toplumda bir farkındalık yaratmayı başarması umuduyla, her türlü destek sisteminin güçlendirilmesi gerekliliği gerçeğiyle karşı karşıyayız.