Ülkemiz, son dönemlerde yaşanan kadın cinayetleriyle sarsılırken, bir cinayet davası daha gündemi sarstı. 18 yaşındaki Erva'nın acımasız bir şekilde katledilip doğruca metin ışığında parçalara ayrılması, hem cinayetin dehşeti hem de adalet mücadelesi konularında geniş yankı buldu. Bu olay, toplumda infial yarattı ve birçok kişi, mahkeme sürecinin nasıl ilerleyeceğine dair endişelere kapıldı. Son olarak, katil zanlısının aldığı ceza belirlendi. Peki, bu ceza adaletin yerini bulması anlamına mı geliyor, yoksa toplumsal duyarlılığın göz ardı edildiği bir durum mu?”
Erva'nın hayatı boyunca çok sevecen ve neşeli bir genç kız olduğu biliniyordu. Ailesi ve arkadaşları tarafından çok sevilen Erva, hayalleri peşinde koşarken, bir anda karşılaştığı bu trajik olayla hayattan koparıldı. Katil, Erva'yı birkaç saat içinde birkaç farklı yerde gizleyip, katili cezasız bırakmanın kolay olacağına dair yanlış bir inanca kapıldı. Olayın tüm detayları ortaya çıktıkça, toplumsal tepki de büyüdü. Kadın cinayetlerinin ardındaki derin sorunları bir kez daha gözler önüne seren bu olay, sosyal medyada da büyük yankı uyandırdı. Birçok aktivist, “Artık yeter!” diyerek, adaletin hüküm sürmesi için çeşitli kampanyalar başlatmaya başladı.
Yargı süreci tamamlandıktan sonra yapılan duruşmada, katil, mahkeme heyeti tarafından ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Ancak bu ceza, toplumda tam anlamıyla bir rahatlama yaratmadı. Zira birçok kişi, “Bu tür cezalar caydırıcı olmaktan uzak! Cezalandırmanın daha köklü bir sistem üzerinde çalışması gerektiği biliniyor,” diyerek sistemin değişmesi gerektiğinin altını çizdi. Bunun yanı sıra, Erva'nın ailesi de yargı süreci boyunca yaşadıkları travmanın etkisini her fırsatta dile getirdi. Ailenin avukatı, “Adaletin yerini bulması gerek. Ancak bu, yalnızca bir mahkeme kararıyla olamaz; sistemin de değişmesi şart,” dedi.
Sonuç olarak, Erva'nın katili aldığı ceza ile toplumda adaletin uygulanıp uygulanmadığı konusunda tartışmalar sürerken, toplumun bu konudaki duyarlılığı daha da artış gösterdi. Aileler, kadınların güvenliği için sokaklarda yürüyüşler düzenlemeye, haklarını savunmak için bir araya gelmeye devam edecek. Gelecekte benzer cinayetlerin önüne geçebilmek için, çok daha derin ve köklü adımlar atılması gerektiği ortada.
Bu yaşananlar, sadece bir cinayetin ötesinde; cinsiyet eşitsizliğinin, toplumsal cinsiyet rolleriyle ilgili önyargıların ve sistemin işleyişindeki eksikliklerin de bir yansıması. Erva'nın hatırası, sadece bir mağdurun hikayesini değil, daha adil bir dünya için mücadele eden birçok bireyin sesini oluşturuyor. Onun hatırasını yaşatmak ve benzer trajedilerin yaşanmaması için toplumsal duyarlılığı artırmak, herkesin görevi olmalıdır.