Son yıllarda dijital iletişim ve sosyal medya platformlarının yaygınlaşması ile birlikte, hükümetlerin internetteki içeriklerin kontrolü üzerine çalışmalarını artırdığı gözlemleniyor. Bu bağlamda, Çin Hükümeti'nin AI tabanlı sansür sistemini hayata geçirdiği ortaya çıktı. Yapay zeka teknolojileri ile entegre edilmiş bu sansür mekanizması, Çin’in dijital dünyasındaki içerik akışını etkin bir şekilde yönetmeyi hedefliyor. Ülke genelinde 1.4 milyardan fazla vatandaşın çevrimiçi alışkanlıklarını yönlendiren bu sistem, toplum üzerindeki kontrolünü pekiştiren bir adım olarak değerlendiriliyor.
Çin’in uygulamaya koyduğu bu yeni sansür sistemi, sosyal medya platformları, bloglar, haber siteleri ve forumlar gibi çeşitli çevrimiçi mecra üzerindeki içerikleri 7/24 izleyerek, belirli kelime ve temalara odaklanıyor. AI algoritmaları, kullanıcıların paylaşımlarını analiz ederek, hükümetin belirlediği kurallara uymayan içerikleri hızlı bir şekilde tespit ediyor. Bu içerikler, anında siliniyor veya engelleniyor. Çalışmalar, sistemin "makine öğrenimi" ve "doğal dil işleme" gibi çeşitli yapay zeka alanlarından yararlandığını gösteriyor. Örneğin, bir tweet ya da gönderi, belirlenen anahtar kelimeleri içerdiğinde, yapay zeka sistemi bunu otomatik olarak fark edip gerekli adımları atabiliyor.
Yapay zeka tabanlı sansür uygulamasının toplum üzerindeki etkileri ise oldukça farklı boyutlar içeriyor. Öncelikle, bireylerin ifade özgürlüğü ciddi şekilde kısıtlanmaya başlıyor. Birçok kullanıcı, sosyal medya paylaşımlarını yaparken, hükümetin yasaklı olarak belirlediği kelimeleri kullanmaktan kaçınmak zorunda kalıyor. Bu durum, bireylerin gerçek düşüncelerini ifade etme yetisini etkileyerek, toplumsal tartışmaların ve eleştirilerin azalma riskini doğuruyor.
Öte yandan, AI tabanlı sansür sistemi, aynı zamanda sosyal medya platformlarını da etkiliyor. Bu platformlar, kullanıcıların içeriklerini paylaşma şekillerini değiştirmek zorunda kalıyorlar. Hükümetin oluşturduğu kriterlere uygun içeriklerin öncelikli olarak öne çıktığı ve kullanıcıların dikkatini çektiği bir dijital çevre oluşuyor. Bu durum, toplumsal bir yankı yaratmadığı gibi, bireylerin gerçek gündemlerle bağlantı kurmasını da zorlaştırıyor.
Sonuç olarak, Çin Hükümeti'nin AI tabanlı sansür sisteminin yalnızca teknolojik bir gelişme değil, aynı zamanda toplumsal sonuçları olan bir kontrol aracı olduğu görülmektedir. Bu sistemin uygulanması, global ölçekte benzer uygulamaların artmasını tetikleyebilir. Diğer ülkelerin de Çin’in bu modelinden ilham alarak benzer uygulamalara geçmesi, uluslararası insan hakları bağlamında tepkilere ve tartışmalara yol açabilir. Kullanıcıların sansürlenen ve denetlenen bir ortamda iletişim kurmaya çalışması, hem zihinsel sağlıklarını hem de sosyal ilişkilerini olumsuz etkileyebilir.
Sonuç olarak, yapay zeka destekli sansür uygulamaları, dijital çağda bireylerin ifade özgürlüğünü etkileyen yeni dinamikler ortaya çıkarmaktadır. İnternetin özgürlüklerin sembolü olduğu düşünülse de, bu tür sistemler, bireylerin en temel haklarından biri olan ifade özgürlüğünün önünde büyük bir engel teşkil etmektedir. İçinde bulunduğumuz global çağda, bu tür durumların izlenmesi ve tartışılması, dünyanın farklı bölgelerinde bireylerin dijital alanlardaki özgürlüğünün korunması açısından büyük bir önem taşımaktadır.