Birleşmiş Milletler, dünya genelinde çocuk sahibi olmanın önündeki en büyük engelleri inceleyen kapsamlı bir rapor yayımladı. Bu rapor, pek çok çiftin çocuk sahibi olma hayallerine ulaşmalarını engelleyen sosyal, ekonomik ve sağlık ile ilgili sorunları detaylandırıyor. Ülkeler arasındaki farklılıklar, kültürel faktörler ve yerel politikalar, çocuk sahibi olma konusunda önemli rol oynamakta. Bu çalışma, dünya genelindeki çocuk sahibi olma oranlarını anlamak ve bu oranları iyileştirmek amacıyla atılması gereken adımların neler olduğunu da gözler önüne seriyor.
Birleşmiş Milletler'in raporuna göre, Türkiye dahil pek çok ülkede çocuk sahibi olmanın önündeki engeller sosyal yapının bir yansımasıdır. Ekonomik istikrarsızlık, kadınların iş gücüne katılımı, sağlık sistemindeki aksaklıklar ve eğitim durumu, çocuk sahibi olma kararını doğrudan etkiliyor. Türkiye'de, özellikle büyük şehirlerde yaşayan çiftler, kariyer hedefleriyle aile kurma arzusunu dengeleme noktasında zorlanıyor. Bu durum, doğurganlık oranlarının düşmesine neden olmakta. Türkiye, 2022 verilerine göre çocuk sahibi olmayı erteleyen çift sayısının arttığını göstermektedir.
Rapordaki bir diğer dikkat çekici bulgu, global anlamda çocuk sahibi olma motivasyonlarının değişmesidir. Genç nesil, kariyer ve kişisel gelişim önceliklerini çocuk sahibi olmaktan daha üstte koyarken, toplumsal baskılar, ailevi değerler ve ekonomik durumlar bir araya geldiğinde, çiftlerin çocuk sahibi olma istekleri azalmakta. Dünya genelindeki ortalama doğurganlık oranları düşmekte ve bu durum pek çok ülkenin demografik yapısını tehdit eder hale gelmektedir.
Sağlık hizmetleri, çocuk sahibi olmanın önündeki engellerin başında gelmektedir. Birleşmiş Milletler, dünya genelinde birçok bölgedeki sağlık hizmetlerine erişimin kısıtlı olduğunu; bu durumun da çiftlerin çocuk sahibi olma kararlarını olumsuz etkilediğini belirtmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, sağlık sistemlerinin yetersizliği, kadınların gebelik süreçlerinde aldığı riskleri artırmakta ve bu durum çiftlerin çocuk sahibi olma korkularını beslemektedir. Sağlık hizmetlerine erişim, yalnızca fiziksel sağlık değil, aynı zamanda ruhsal sağlık açısından da kritik bir öneme sahiptir. Çocuk sahibi olmanın getirdiği psikolojik yükümlülükler, sağlıklı bir gebelik ve doğum süreci için gerekli olan güveni zedeleyebilmektedir.
Eğitim seviyesi de çocuk sahibi olma kararlarını etkileyen önemli bir faktördür. Birleşmiş Milletler, eğitimle ilgili fırsat eşitsizliklerinin, özellikle kadınlar için çocuk sahibi olmayı ertelemeye neden olduğunu vurgulamaktadır. Kadınların eğitim olanaklarına erişimlerinin artırılması, çalışma hayatına katılımlarının önünü açmakta ve dolaylı olarak çocuk sahibi olma kararlarını da olumlu yönde etkilemektedir. Eğitimli kadınlar, ailelerini daha iyi yönetebiliyor ve çocuklarına daha iyi bir gelecek sunabiliyorlar. Bu nedenle eğitim politikalarının iyileştirilmesi, doğurganlık oranlarını yükseltmek için kritik bir yol olarak öne çıkıyor.
Birleşmiş Milletler’in raporu, aynı zamanda hükümetlere ve sivil topluma düşen sorumlulukları da açıkça belirtiyor. Çocuk sahibi olmanın önündeki engellerin azaltılması için atılması gereken adımlar arasında çocuğun okula erişimini kolaylaştırma, eğitim ve sağlık hizmetlerinin kalitesini artırma ve eşit fırsatlar sunma yer almakta. Özellikle kadına yönelik şiddet ve ayrımcılıkla mücadele politikalarının güçlendirilmesi, kadınların karar alma süreçlerinde daha etkin olmasını sağlayarak çocuk sahibi olma isteklerini artırabilir.
Tüm bu veriler ışığında, Birleşmiş Milletler’in raporu, sadece bir istatistik çalışması değil, aynı zamanda toplumların daha iyi bir gelecek inşa etmeleri için bir çağrıdır. Çocuk sahibi olmanın özlemi, bireylerin ve toplumların geleceğidir. Bu konu üzerine düşünmek ve gerektiğinde çözümler üretmek, hem bireyler hem de dünya genelindeki toplumlar için hayati bir sorumluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocuk sahibi olmanın önündeki engelleri ortadan kaldırmak için atılacak adımlar, yalnızca bireylerin yaşam kalitesini yükseltmekle kalmayacak, aynı zamanda toplumların sürdürülebilir bir şekilde büyümesine de katkı sağlayacaktır.